HİVA KURDİ ÖZGÜRÜLÜĞÜN SESİ
  HALEPÇE
 

HALEPÇE                                                                       

Halepçe, yaklaşık 70 bin nüfûslu bir şehir ( idi ). Iraq’ın kuzeydoğusunda, Güneydoğu Kürdistan’da, Sûleymanîye iline bağlı ve İran sınırına 40 km uzaklıkta, 36 kuzey enlemi ile 46 doğu boylamı üzerinde küçük ve şirin bir kasaba...


Halkın tamamı Sünnî – Kürt müslüman.


HALEPÇE QATLİÂMI

Baasçı Iraq devletinin, Mart 1988 başında tekrar başlattığı "şehirler savaşı"nda, başkent Tehran başta olmak üzere Qum, İsfahan, Hemedan, Baxteran, Şiraz gibi pek çok sivil yerleşim bölgelerine yönelik füze ve hava saldırıları sürerken, İslâmî İran güçleri, "Şafak - 10" adıyla yeni bir hareket başlatıyordu. İran İslâm askerleriyle işbirliği içindeki Kürt peşmergeler, doğum yerleri olan bu bölgeleri çok iyi bildikleri ve büyük ölçüde nüfûzları altında tuttukları için harekâta büyük bir kolaylık sağlıyorlardı. Baasçı Iraq ile İran İslâm Cumhuriyeti arasındaki bu "küfür – iman savaşı"nda Kürdistanlılar hiç bir zaman Iraq rejimini desteklememiş, desteklemek bir yana, savaşın başından beri İran askerleriyle beraber Iraq rejimine karşı mücâdele vermiştir. Zaten Saddam Hûseyn, Iraqlı Kürtler’i boşuna "savaş hâini" ilan etmemiştir. Nitekim İran askerlerinin Kürtler ile yardımlaşarak ele geçirdiği Hurmal, Dûceyle, Tûveyle ve Bêyare şehirlerinden sonra, 15 Mart 1988 günü de Halepçe kenti, bu Kürt savaşçılar tarafından ele geçiriliyordu. Iraq ordusu, buralarda fazla muqawemet gösteremeden teslim bayrağını çekti.

Kürt peşmergeler, Halepçe’yi ele geçirdikten sonra, burayı fethettiklerini İran İslâm ordusuna bildirdiler. Halepçe halkı, İslâmî İran askerlerini "Allâh-û Ekber" feryadlarıyla karşılıyor ve Kürt halkı ile İranlılar, önce şükür secdesine kapanıp namaz kıldıktan sonra, ordu, askerî hedefler, kışlalar ve tesisleri birer birer temizliyor. Iraq Baas rejiminin 10 bine yakın askeri cepheden safdışı ediliyor ve binden fazla asker de esir alınıyor. Esirler arasında bir tümgeneral, dört tuğgeneral, on beş albay ve elliden fazla da küçük rütbeli subaylar ve ayrıca Saddam’ın kukla olarak oraya diktiği Halepçe Kumandanı da var. 700’den fazla tank ve zırhlı araç savaştan safdışı ediliyor, bunlardan 200 tanesi İslâm ordusunun eline geçiyor. 2000’den fazla diğer askerî kamyonlar ganimet olarak alınıyor. Amerike ve Sowyetler’in Saddam’a, İran’ı vurması için verdiği, dünya silâh sanayiînin en gelişmiş, en karmaşık sistemli, en yeni silâhları ve techizâtı da ganimet olarak ele geçirilenler arasında. Baasçı kâfir – laik Saddam rejiminin elinden kurtulan ve özgürlüğüne kavuşan Iraq topraklarının alanı ise, 1000 m²’yi aşıyor. Bu arada, İran’dan daha önce kaçıp Halepçe’ye yerleşmiş bulunan "Mûcâhîdîn-i Halk" ( Halkın Mücahitleri ) adlı Amerikancı – marksist teşkilatın yüzlerce mensubu da Iraq içlerine kaçmak üzereyken yakalanıyorlar. Bir aya yakın zamandır, şehirleri Amerika’nın emirleri ve Sowyetler’in verdiği 700 km menzilli füzelerle döven binlerce insanı katleden Saddam, Kürdistan’ı işte kaybediyordu. Peşmergeler, İranlı müslüman kardeşleri ile beraber, cinayetkâr Saddam rejimine karşı savaşım veriyorlardı. Bölgeyi avuçlarının içi gibi bilen bu yerel milis kuvvetler, düzenli ve ustaca gerilla taktikleriyle Iraq ordusuna kök söktürüyorlardı. Saddam, bunun intikamını elbette alacaktı.

Iraq hava üssünden havalanan bir "Mig - 21" filosu Halepçe, Dûceyde, İnab, Hurmal ve Sirva kasabalarını kimyasal bir bombardımana tabi tutuyordu. Mig – 21’lerin art arda bıraktığı hardal gazı, sinir gazı ve siyanit gazı bombaları çok geçmeden etkisini gösteriyor ve binlerce masumun şehâdetine yol açıyordu.

Sofra başında, evde, kapı önündeki âîleler, çalışan babalar, bulaşık ve çamaşır yıkayan, yemek yapan, evi süpüren, beşikteki çocuğu uyutmaya çalışan anneler ve beşikteki bebeler, dışarıda oyun oynayan çocuklar, henüz isimleri bile konmamış yavrular, koyunları ve davarları otlatan çobanlar, velhasıl mazlum, mustaz’âf, müslüman 5 bin ( halkın verdiği bilgilere göre 22 bin ) kişi, şehîd ediliyordu.

Nemrûd’un; Fîr’awn’ın, Sezar’ın, Dehhaq’ın, Ebu Cehl’in, Ebu Leheb’in, Yezîd’in, Şimr’in, Haccac-ı Zâlîm’in, Cengiz Han’ın, Hülagu’nun, Washington’un, Hitler’in, Lenin’in, Stalin’in, Şâh’ın varisi olan Saddam’ın, Amerika ve Rusya’dan öğrendiği vâhşice ve zorbaca taktiklerle hem de... 


QATLİÂM KARŞISINDA DÜNYA NE YAPTI?

Hiçbir şey...

Şunu hemen belirtmeliyiz ki, katliâm sadece Halepçe’de olmamıştı. Halepçe’de başlamış, Halepçe’de olmuş ve oradan da diğer yerlere yayılmıştı. İran Halepçe’yi duyurabilmişti; eğer Halepçe’yi duyurmasaydı, "Halepçe Qatliâmı" denilen bir olaydan bile habersiz olacaktık. İran devleti, mazlum Halepçe’deki binlerce şehîdin dili ve mesajı olmuştu. Ve dünya üzerinde de bu insanlık ve İslâm dışı cinayete karşı koyan tek ülke İran’dı. Zira Körfez Savaşı ( 1991 )’nda da onlarca Halepçe yaşandı; ancak dünya kamuoyu bunlardan habersiz kaldı.

Iraq rejimi ise suçu İran’a yüklüyordu. Yani "katliâmı biz yaptık, evet, ama siz sebep oldunuz" anlamında. 

Halepçe

Ey dünya...
Gülüşlerimi tutsak etmeyin...
Vahşi bir katliamla güne başlıyor ölüm...
Ey tarih kaderimiz değildir bu zulüm...
Çocuklar...
Kadınlar...
Tüm insanlar...
Kurumuş dallar gibi yanıyorlar...
.....................
.....................
Nefeslerini kesiyor siyanür...
Ve hardal...
Yakıyor napalm...
Kül ediyor acımasız...
Yaşamı tanımamış güzel bedenleri...
Çocuklar...
Kadınlar...
Tüm insanlar...
Kurumuş dallar gibi yanıyorlar...
.....................
.....................
Sen gel koynuma gir gülüm...
Özgürlük adına güzelleşmektir ölüm...
Sorgusuz sualsiz...
Kısa bir anda...
Cihanda...
Beş bin can yerde yatanda...
.....................
Tarih yazıldı...
Vahşetin tarihi...
Özgürlük ve demokrasi adınaydı...
Bütün canlılar bir anda donakaldı...
.....................
Ölen Halepçeydi...
.....................

'Ama hiç bir şarkı, hiç bir resim, hiç bir şiir anlatamadı Halepçe'nin hardal tadındaki kıyametini. 88 Mart'nın 16'sı Halepçe'nin kıyametiydi.'

 
   
 
hivakurdi.tr.gg

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol